İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Akşener, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'ın asgari ücrete yılda bir kez zam yapılacağını yönündeki sözlerine tepki göstererek, "Her şeye, her ay zam gelirken; 12 ay boyunca, aynı maaşla, nasıl idare edecek?" ifadelerini kullandı. Akşener, Işıkhan'ın “Çalışanlarımızı enflasyona, ezdirmemek için yapmalıyız” şeklindeki açıklamasını ise "Utanmazlık" diyerek yorumladı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasında; İstanbul Sözleşmesi, asgari ücret, EYT ve depremle ilgili mesajlar verdi.
Akşener'in cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:
Bildiğiniz üzere 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ydü. Ülkemizdeki birçok mesele gibi kadın ve kadına yönelik şiddet meselesi de ne yazıkki sadece böyle özel günlerde hatırlanıyor. Ancak maalesef Türkiye'de son 10 ayda 364 kadın öldürüldü. Her gün ülkemizin dört bir yanından, artık sokak ortalarına kadar taşan kadına yönelik şiddet görüntüleri geliyor. Çocuklarımız bile şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru olabiliyor.
Boşanmalar çığ gibi artıyor. Aile yapımız sarsılıyor ve şiddetin bundaki payı da maalesef büyük. Çok değil, daha bu haftanın başında Ankara'da bir kadın, eşi tarafından vurularak öldürüldü. İstanbul'da bir başka kadın ise çocuklarının gözleri önünde katledildi. Adana'dan, Çankırı'dan, Kocaeli'nden, Muğla'dan, memleketin dört bir yanından her gün yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz.
Ülkemizde kadınlar artık; "şiddet ne zaman kapımı çalacak" bekleyişiyle yaşıyor. Evde, işte, sokakta, her yerde. "Ya sıradaki ben olursam" tedirginliğiyle yaşıyor. Akşam saatlerinde tek başına kaldığı zaman can güvenliğinin korkusuyla yaşıyor.
Çalışma Bakanı çıktı; ve asgari ücretin, artık yılda bir defa belirleneceğini söyledi. Üstelik bunu, “Çalışanlarımızı enflasyona, ezdirmemek için yapmalıyız” dedi. Şu utanmazlığa bakar mısınız?
Türk-İş verilerine göre, Kasım'da açlık sınırı 14 bin 25 lira, bekar bir çalışanın "yaşama maliyeti" ise aylık 18 bin 239 lira olmuş. Dört kişilik bir aile için 45 bin 686 liraya ulaşan yoksulluk sınırı, 11 bin 402 liralık asgari ücretin dört katını aşmış.
Temmuz ayındaki asgari ücret bugün 4 ay sonra açlık sınırının yüzde 20 altına inmiş, asgari ücret ailenin yoksulluk sınırının 3,3 katı iken bugün 4 katını aşmış. Asgari ücretli açlığa mahkum, ailesi de yoksulluğa mecbur hale getirilmiş.
Böyle bir tablo karşısında çıkmışlar asgari ücreti yılda bir defa belirleyeceklerini söyleyebiliyorlar. İşte utanmazlık budur.
Hatırlarsınız, Sayın Erdoğan; Yıllarca, büyük bir inatla; “seçim kaybedeceğimi bilsem, yine yapmam” diyerek; EYT sorununu çözmeyi reddetmişti. Ancak EYT’li kardeşlerimin, büyük azmi, ve muhalefet olarak bizlerin oluşturduğu, yoğun baskı sonucunda, iktidar; manidar bir şekilde, geçtiğimiz seçimlerden hemen önce; bu sorunu çözmeye, mecbur kalmıştı. Ancak, oy uğruna, alelacele yaptıkları düzenlemenin, eksiklikleri ve tutulmayan sözler; EYT’li kardeşlerimizi, kazanılmış emeklilik haklarından, mahrum bırakmaya, devam ediyor. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: EYT’li kardeşlerimiz, sizden bir ayrıcalık talep etmiyorlar. Bir lütufta bulunmanızı da beklemiyorlar. Onlar, yıllardır olduğu gibi; sadece kazanılmış haklarının, peşinden koşuyorlar. EYT’lilerimize, kısmi emeklilik hakkını, behemehal iade edin. Ve kısmi emeklilikte, artan prim sayısını; SSK’lılarda 3600’e, Bağ-kur’lularda ise, 5400’e düşürün. Normal emeklilikteyse, prim ödeme gün sayısını; olması gerektiği şekilde, 5000 olarak kabul edin. Seçim vaadi, bir iktidarın namus sözüdür. Sözünüzü tutun. 'DEPREMİ KONUŞAN KALMADI'
Şubat ayında, tarihimizdeki, en büyük felaketlerden birini yaşadık. Bir ay boyunca, deprem konuştuk. Bir ay boyunca, ihmalleri konuştuk. Bir ay boyunca; depreme karşı, ne kadar hazırlıksız olduğumuzu konuştuk. Konuştuk da konuştuk... Depremin üzerinden, 9 ay geçti… Bugün; deprem riskine, dikkat çekmek için çırpınan, birkaç bilim insanı dışında; depremi konuşan, hemen hiç kimse kalmadı. Hatta, iktidarın bütçe planında: Her an olabilecek, Marmara Depremine karşı bir hazırlık yok. Her an olabilecek, İzmir depremine karşı bir hazırlık yok. Her an olabilecek, Bingöl depremine karşı da bir hazırlık yok. Olası Marmara depreminde; sadece İstanbul’da; yıkılması öngörülen, on binlerce bina var; ama insanlarımız, bu betondan tabutlarda, oturmaya, yaşamaya devam ediyor. Allah korusun, yeni bir felaket yaşamamız, an meselesi; ama hiçbir hazırlık yok. 'GEREKENİ YAPACAK BASİRETTE BİR İKTİDAR YOK'
Bir yanda, bomboş arazilerimiz var. Bir yanda, övündüğümüz inşaat sektörümüz var. Bir yanda, demir çelik sektörümüz var. Bir yanda, çimento fabrikalarımız var. Mimarımız var, mühendisimiz var. Yani; insanlarımızı, geliyorum diyen felaketten korumak için her şeyimiz var; Ama; gerekeni yapacak ciddiyette; gerekeni yapacak liyakatte; Gerekeni yapacak basirette, bir iktidar yok. Coğrafyamızın şartları gereği, Ülkemizin birçok bölgesinde, aktif faylar bulunuyor. Ancak bu gerçeğe rağmen; depreme hazırlıklı, tek bir şehrimiz bile yok. 21 yıllık iktidarı boyunca, AK Parti; ülkemizin her yanını, depreme hazır hâle getirebilirdi. Ellerinde, böyle bir imkân vardı. Ama hazırlık bir yana, deprem gerçeğini ciddiye alan, ne bir bakan, ne de bir belediye başkanı göremedik. 'HATAY'IN HALİ ORTADA'
Hatay’ın hali ortada… Kahramanmaraş’ın, Adıyaman’ın, Malatya’nın hali ortada… Binlerce aile dağıldı. On binlerce insanımız; başka kentlere, göç etmek zorunda kaldı. İktidar ise; bu vahim tablodan, mahcup olacağı yerde; Bugün, yerinden yurdundan olmuş insanlarımıza, yardım eli uzatmakla övünüyor. Ayıptır, günahtır… Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya; AK Parti döneminde, büyükşehir yapıldı. Ve bu bölgelerde, deprem olabileceği; bilim insanlarımız tarafından, defalarca söylenmişti. Yani; depremin geleceği biliniyordu. Ama Malatya’da, tarım arazilerine; kayısı bahçelerinin olduğu alanlara; yüksek katlı konutlar inşa edildi. Nurdağı gibi, nüfusu sadece 50 bin olan, bir ilçemize, 10 katlık imar izinleri verildi. Böyle bir aymazlık, böyle bir şuursuzluk olabilir mi? Kuralsızlığı, kanunsuzluğu, artık bir alışkanlık hâline getiren bir iktidarla; imar mevzuatlarını tartışmayı, elbette gereksiz buluyorum. İşi verenin, yapanın ve denetleyenin, aynı dereden sulandığı bir ortamda, yapılacak iş; mevzuat tartışmak değil; rant şebekelerini, belediyelerin dışına itmektir. Ve önümüzdeki yerel seçimler de; şehirlerimizi, bu yolsuzluk sarmalından kurtarmak için, büyük bir fırsattır. 'İYİ PARTİ OLARAK BU GÖREVE TALİBİZ'
İşte biz, İYİ Parti olarak; bu kutlu göreve talibiz. İYİ Belediyecilik vizyonumuzla, milletimize; her şeyden önce, yaşayan ve yaşatan, şehirler inşa edeceğiz. Can ve mal güvenliğini esas alan, şehircilik anlayışımızla; deprem risklerini, proaktif olarak yönetebilen; sağlık, gıda, ulaşım ve barınma imkanlarına sahip; afetlere dirençli kentler inşa edeceğiz. İYİ PARTİ'DEKİ TARTIŞMALAR
İYİ Parti’miz, bundan 6 yıl önce; “her şey bitti” dendiği anda; umutların yittiği, çarelerin tükendiği bir anda; Türk siyasetine, yeni bir nefes oldu. Koltuk hırsına, siyasi ranta, kişisel ikbal hesaplarına, feda edilen millet iradesinin, gür sesi oldu. Balçıkla sıvamaya çalışanların karşısında; Ülkemizin istikbali için, her daim inatla parlayan, bir güneş oldu. Ve bugün; Ne kadar tartışılırsa tartışılsın; Kaç cepheden hedef alınırsa alınsın; Hangi kirli tuzaklar kurulursa kurulsun; İYİ Parti’nin güneşi, ilk günkü ışıltısını koruyor. İYİ Parti’nin kurulması; iktidarından muhalefetine, siyasetinden, medyasına; milleti, 5 yılda bir oy veren, marabalar olarak gören; son 20 yılda, kutuplaşmanın konforuna, iyice alışan; siyasi rant şımarığı, ne kadar şer odağı varsa; hepsinin rahatını bozdu. Türkiye’de siyaseti, kendince dizayn etmeye çalışan; kutup siyasetinden nemalanan, kim varsa; hedefinde her zaman, İYİ Parti oldu. Dün; bu iktidara karşı, hiçbir başarı gösterememiş olanlar; Bugün; kendi sebep oldukları başarısızlığın faturasını, İYİ Parti’ye kesmeye çalışıyorlar. Kurdukları, “Al gülüm, ver gülüm” çarkına, çomak sokulsun istemiyorlar. İşte bu yüzden de; dün, yüzde 60 borazanlığı yapanlar; bugün çıkıp utanmadan, İYİ Parti analizleri kasıyorlar. Ancak şunu unutuyorlar ki; onların attığı çamur, bize yapışmaz. Onların sürdüğü balçık, İYİ Parti güneşini sıvayamaz. Onların estirdikleri fırtınalar, bizden, toz dışında bir şey alamaz. Haber Merkezi
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Tüm bu acılar yaşanırken tablo bu derece vahimken sayın Erdoğan ise çıkıp; "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadın hakları ve şiddetle mücadeleye en küçük bir olumsuz etkisi olmamıştır" diyerek açıklama yapıyor. Gerçekten inanılır gibi değil… Bu sorumsuz açıklama karşısında ben de buradan kendisine seslenmek istiyorum; Madem öyle, o zaman İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadınlar üzerinde nasıl olumlu bir etkisi oldu? Çık onu da açıkla sayın Erdoğan. Her gün, yeni bir kadın, cinayete kurban giderken; AK Parti iktidarı olarak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek; cinayetleri durdurabildiniz mi? 2022 yılında, 334 kadın, şiddet yüzünden, hayatını kaybederken; 2023’ün bitmesine, 1 ay kala, bu sayı 364’e çıktı! Üstelik; Daha kaç kadını, kaybedeceğimizi bilmiyoruz! Daha kaç kadının, şiddet altında yaşamaya çalıştığını bilmiyoruz! Daha kaç kadının, çaresizce ölümü beklediğini bilmiyoruz! Daha kaç kadının, baskı ve tehditlerle, mücadele ettiğini bilmiyoruz.'KADIN DÜŞMANI AZINLIĞI TATMİN ETMEK İÇİN'
Kadın düşmanı bir azınlığı tatmin etmek için; Kadın haklarından taviz veren, kirli bir anlayışla; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz! Ahlakı, kadın bedeni üzerinden tanımlayan; bu çürük zihniyete, yol verdiğiniz müddetçe; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. İstanbul Sözleşmesi’ni, tüm gereklilikleriyle birlikte, hakkıyla uygulamaya almadığınız müddetçe; hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ KARARI
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta, Merkez Bankası, faiz oranını, yüzde 40 seviyesine çıkardı. Hatırlayın; bundan 2 buçuk yıl önce, dönemin Merkez Bankası Başkanı; faizleri yüzde 19’a çıkardığı için, görevden alınmıştı. Dün; yüzde 19 faiz, kabul edilemez bulunuyordu; Bugün; yüzde 40 faiz, adeta alkışlanıyor. Nereden nereye... Biz ise, İYİ Parti olarak; Dün neredeysek, bugün de, aynı yerdeyiz. O günün şartlarında; iktidarı, defalarca uyarmıştık. “Merkez Bankası’nın işine karışmayın” demiştik. İktidarı akla ve bilime davet etmiştik. “'Faiz sebep enflasyon sonuçtur’ saçmalığından, vazgeçin” demiştik.'CEFASINI MİLLETİMİZ ÇEKİYOR'
Memleketi kendi elleriyle soktukları krizden, çıkış yolunu da zor durumdaki milletimizin üzerine karabasan gibi çökmekte arıyor. Kendileri ettiler, kendileri diyeceğim ama maalesef yine milletimiz buluyor. "Ben ekonomistim" inadının cefasını yine milletimiz çekiyor. Ülkemiz, bu akıl tutulması sürecinde, hem zaman, hem de para kaybetti. Ve işin acısı, kaybetmeye de devam ediyor. Ne zaman ki, tüm yetkileri, tek kişinin keyfine devreden, bu ucube sisteme geçtik; işte, o gün bugündür; Ekonomimiz, dikiş tutmuyor. Enflasyonda, rekordan rekora koşuyoruz. Pula dönen, Türk lirasının değeri, her gün biraz daha düşüyor. Gıdadan, temel ihtiyaçlara kadar, tüm ürünlerin fiyatı, her gün katlanıyor. Kiralar, 10 katına çıkarken; artık emekli maaşıyla kiralanabilecek, ev bile bulunmuyor.'AK PARTİ'NİN ESERİ'
Bunun lamı cimi yok. Hakikat, tüm çıplaklığıyla önümüzde duruyor. Eğer bugün, ülkemizde, geçim sıkıntısı varsa; bu, AK Parti’nin eseridir. Eğer bugün, insanlarımız; en temel ihtiyaçlarını almak için, 40 kere düşünmek zorunda kalıyorsa; bu, AK Parti’nin eseridir. Eğer bugün; kiracılar, ev sahipleriyle, davalık oluyorsa; her gün, bir adli vaka haberi alıyorsak; bu, AK Parti’nin eseridir.ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI
'BÖYLE İNSAFSIZLIK OLABİLİR Mİ?'
Yüksek enflasyon dönemlerinde; ücret ve maaş ayarlamaları, ne kadar sık yapılırsa; çalışanlar ve emekliler, enflasyona karşı, o kadar korunmuş olur. Ama biz, tam olarak bu nedenle; “Böylesine yüksek bir enflasyonda; asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli aylıklarını; yılda 2 defa, güncellemek yetmez; bu sayı, dörde çıkartılmalı” derken; Sayın Bakan, bunun, bir de “asgari ücretliler için”, yılda bir defaya düşürüleceğini söylüyor. Böyle bir insafsızlık olabilir mi?'1 YIL BOYUNCA MİLLETİMİZ NE YAPACAK?'
Enflasyonun karşısında, ne kadar zam alırsa alsın; daha 1 aya kalmadan, maaşlar erirken; şimdi, 1 yıl boyunca, milletimiz ne yapacak? Her şeye, her ay zam gelirken; 12 ay boyunca, aynı maaşla, nasıl idare edecek? Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Madem bir yerlerden kısmanız gerekiyor; o zaman bir zahmet kendinizden kısın. Birazda siz tasarruf edin. Birazda siz kemer sıkın. Birazda siz sorumluluk alın. Artık birazda siz bedel ödeyin kardeşim. Bu milletin boğazından ellerinizi çekin. 'EYT'LİLERE VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN'Hatırlarsınız, Sayın Erdoğan; Yıllarca, büyük bir inatla; “seçim kaybedeceğimi bilsem, yine yapmam” diyerek; EYT sorununu çözmeyi reddetmişti. Ancak EYT’li kardeşlerimin, büyük azmi, ve muhalefet olarak bizlerin oluşturduğu, yoğun baskı sonucunda, iktidar; manidar bir şekilde, geçtiğimiz seçimlerden hemen önce; bu sorunu çözmeye, mecbur kalmıştı. Ancak, oy uğruna, alelacele yaptıkları düzenlemenin, eksiklikleri ve tutulmayan sözler; EYT’li kardeşlerimizi, kazanılmış emeklilik haklarından, mahrum bırakmaya, devam ediyor. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: EYT’li kardeşlerimiz, sizden bir ayrıcalık talep etmiyorlar. Bir lütufta bulunmanızı da beklemiyorlar. Onlar, yıllardır olduğu gibi; sadece kazanılmış haklarının, peşinden koşuyorlar. EYT’lilerimize, kısmi emeklilik hakkını, behemehal iade edin. Ve kısmi emeklilikte, artan prim sayısını; SSK’lılarda 3600’e, Bağ-kur’lularda ise, 5400’e düşürün. Normal emeklilikteyse, prim ödeme gün sayısını; olması gerektiği şekilde, 5000 olarak kabul edin. Seçim vaadi, bir iktidarın namus sözüdür. Sözünüzü tutun. 'DEPREMİ KONUŞAN KALMADI'
Şubat ayında, tarihimizdeki, en büyük felaketlerden birini yaşadık. Bir ay boyunca, deprem konuştuk. Bir ay boyunca, ihmalleri konuştuk. Bir ay boyunca; depreme karşı, ne kadar hazırlıksız olduğumuzu konuştuk. Konuştuk da konuştuk... Depremin üzerinden, 9 ay geçti… Bugün; deprem riskine, dikkat çekmek için çırpınan, birkaç bilim insanı dışında; depremi konuşan, hemen hiç kimse kalmadı. Hatta, iktidarın bütçe planında: Her an olabilecek, Marmara Depremine karşı bir hazırlık yok. Her an olabilecek, İzmir depremine karşı bir hazırlık yok. Her an olabilecek, Bingöl depremine karşı da bir hazırlık yok. Olası Marmara depreminde; sadece İstanbul’da; yıkılması öngörülen, on binlerce bina var; ama insanlarımız, bu betondan tabutlarda, oturmaya, yaşamaya devam ediyor. Allah korusun, yeni bir felaket yaşamamız, an meselesi; ama hiçbir hazırlık yok. 'GEREKENİ YAPACAK BASİRETTE BİR İKTİDAR YOK'
Bir yanda, bomboş arazilerimiz var. Bir yanda, övündüğümüz inşaat sektörümüz var. Bir yanda, demir çelik sektörümüz var. Bir yanda, çimento fabrikalarımız var. Mimarımız var, mühendisimiz var. Yani; insanlarımızı, geliyorum diyen felaketten korumak için her şeyimiz var; Ama; gerekeni yapacak ciddiyette; gerekeni yapacak liyakatte; Gerekeni yapacak basirette, bir iktidar yok. Coğrafyamızın şartları gereği, Ülkemizin birçok bölgesinde, aktif faylar bulunuyor. Ancak bu gerçeğe rağmen; depreme hazırlıklı, tek bir şehrimiz bile yok. 21 yıllık iktidarı boyunca, AK Parti; ülkemizin her yanını, depreme hazır hâle getirebilirdi. Ellerinde, böyle bir imkân vardı. Ama hazırlık bir yana, deprem gerçeğini ciddiye alan, ne bir bakan, ne de bir belediye başkanı göremedik. 'HATAY'IN HALİ ORTADA'
Hatay’ın hali ortada… Kahramanmaraş’ın, Adıyaman’ın, Malatya’nın hali ortada… Binlerce aile dağıldı. On binlerce insanımız; başka kentlere, göç etmek zorunda kaldı. İktidar ise; bu vahim tablodan, mahcup olacağı yerde; Bugün, yerinden yurdundan olmuş insanlarımıza, yardım eli uzatmakla övünüyor. Ayıptır, günahtır… Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya; AK Parti döneminde, büyükşehir yapıldı. Ve bu bölgelerde, deprem olabileceği; bilim insanlarımız tarafından, defalarca söylenmişti. Yani; depremin geleceği biliniyordu. Ama Malatya’da, tarım arazilerine; kayısı bahçelerinin olduğu alanlara; yüksek katlı konutlar inşa edildi. Nurdağı gibi, nüfusu sadece 50 bin olan, bir ilçemize, 10 katlık imar izinleri verildi. Böyle bir aymazlık, böyle bir şuursuzluk olabilir mi? Kuralsızlığı, kanunsuzluğu, artık bir alışkanlık hâline getiren bir iktidarla; imar mevzuatlarını tartışmayı, elbette gereksiz buluyorum. İşi verenin, yapanın ve denetleyenin, aynı dereden sulandığı bir ortamda, yapılacak iş; mevzuat tartışmak değil; rant şebekelerini, belediyelerin dışına itmektir. Ve önümüzdeki yerel seçimler de; şehirlerimizi, bu yolsuzluk sarmalından kurtarmak için, büyük bir fırsattır. 'İYİ PARTİ OLARAK BU GÖREVE TALİBİZ'
İşte biz, İYİ Parti olarak; bu kutlu göreve talibiz. İYİ Belediyecilik vizyonumuzla, milletimize; her şeyden önce, yaşayan ve yaşatan, şehirler inşa edeceğiz. Can ve mal güvenliğini esas alan, şehircilik anlayışımızla; deprem risklerini, proaktif olarak yönetebilen; sağlık, gıda, ulaşım ve barınma imkanlarına sahip; afetlere dirençli kentler inşa edeceğiz. İYİ PARTİ'DEKİ TARTIŞMALAR
İYİ Parti’miz, bundan 6 yıl önce; “her şey bitti” dendiği anda; umutların yittiği, çarelerin tükendiği bir anda; Türk siyasetine, yeni bir nefes oldu. Koltuk hırsına, siyasi ranta, kişisel ikbal hesaplarına, feda edilen millet iradesinin, gür sesi oldu. Balçıkla sıvamaya çalışanların karşısında; Ülkemizin istikbali için, her daim inatla parlayan, bir güneş oldu. Ve bugün; Ne kadar tartışılırsa tartışılsın; Kaç cepheden hedef alınırsa alınsın; Hangi kirli tuzaklar kurulursa kurulsun; İYİ Parti’nin güneşi, ilk günkü ışıltısını koruyor. İYİ Parti’nin kurulması; iktidarından muhalefetine, siyasetinden, medyasına; milleti, 5 yılda bir oy veren, marabalar olarak gören; son 20 yılda, kutuplaşmanın konforuna, iyice alışan; siyasi rant şımarığı, ne kadar şer odağı varsa; hepsinin rahatını bozdu. Türkiye’de siyaseti, kendince dizayn etmeye çalışan; kutup siyasetinden nemalanan, kim varsa; hedefinde her zaman, İYİ Parti oldu. Dün; bu iktidara karşı, hiçbir başarı gösterememiş olanlar; Bugün; kendi sebep oldukları başarısızlığın faturasını, İYİ Parti’ye kesmeye çalışıyorlar. Kurdukları, “Al gülüm, ver gülüm” çarkına, çomak sokulsun istemiyorlar. İşte bu yüzden de; dün, yüzde 60 borazanlığı yapanlar; bugün çıkıp utanmadan, İYİ Parti analizleri kasıyorlar. Ancak şunu unutuyorlar ki; onların attığı çamur, bize yapışmaz. Onların sürdüğü balçık, İYİ Parti güneşini sıvayamaz. Onların estirdikleri fırtınalar, bizden, toz dışında bir şey alamaz. Haber Merkezi