Yüzyıla asır denildiğini biliyordum ama milenyum nedir bilmiyordum ve duymamıştım. 1999´la beraber kelimeyi duyduk ve kabul ettik, yapacak bir şey yok. Bazı kelimeler yabancı dilde de olsa kabul görebiliyor ve tutuyor. Latince mille, bin; annum, yıl demekmiş, oradan geliyor. Bugün “milenyum çağı” gibi, “milenyum çocuğu” gibi çokça kullanılan deyimler bile var.
Selçuklular, milattan sonra ikinci bin yıla girerken insanlığa yeni ve pırıl pırıl bir uygarlık sunmuş; Türkleri de insanlık tarihinin sahnesine de yeni bir güç ve kimlikle çıkmıştır. Bölük bölük İslam´ı kabul eden Türk boyları Malazgirt Meydan Muharebesiyle sonuna kadar açılan kapılardan Anadolu´ya yerleşmeye başlamış ve kısa zamanda en büyük şehirler kimlik değişimine uğramış ve batan haline gelmiştir. Selçuklu mimarisi diye süratle gelişimini tamamlamış bir mimari ve daha önemlisi bugün bile varlığını derinden hissettiren bir şehircilik idraki söz konusudur.
Binlerce yıllık kültürler, milletler vardır ve bunların da kendilerine özgü bir milenyumları, bininci yılları olabilir. Türklerin bin yılları için bazı kavşaklar çizilebilir, bu binyılların en önemlisi 1001 yılıyla başlayan ve 1071´de tescil olunan “Selçuklu Milenyumu”dur. Sultan Alparslan, kazandığı meydan muharebesiyle tabiri umarım yerinde görülür: bir milenyumu kapamış, bir başka milenyumu açmıştır. Selçuklularla beraber dünya tarihi geleceğe doğru yeniden yazılmıştır ve hâlâ okunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet´in İstanbul´un fethiyle çağ açıp çağ kapadığı çok söylenir. Bu da bir tür insanlık tarihinin kavşak noktalarındandır. Selçuklu´dan, Osmanlı´ya ve bugünlere doğru tarihi kati kopuşlar yaşandığı düşüncesinde değilim; bir bütün ve devamlılık olarak görmekteyim. Bu açıdan bakıldığında biz Türkler, hâlâ Selçuklu Milenyumu içerisindeyiz. 2071´de Malazgirt Meydan Muharebesinin bininci yılını idrak eden çocuklarımız, inşallah bu milenyum dolmadan Türk varlığına yeni bir kapı açarlar, yeni bir boyut kazandırırlar.
Selçuklu Medeniyeti için pırıl pırıl kelimesini kullandım. Sadece insanlığa sundukları medeniyet değil, kalpleri de pırıl pırıldır. Nizamülmülk Sultan Alparslan´a bir iş için soru yöneltir, sultanın cevabı “Baka, ben Allah der savaşırım, bu işler senden sorulur!” der. Bu ifade “Senden sorarim!” celalini de içinde taşımaktadır. Savaşı da barışı da bilen ve dengeleyen; mülayemetini ve öfkesini yerli yerince kullanan böyle bir komutan, lider tarihte nadir bulunur. Sultanımıza ve gaza arkadaşlarına minnettarız; cümlesine rahmet dilerken milletimize de daha güzel asırlar ve milenyumlar dileriz.