Ergenekon ve Balyoz davalarını Fetö kendisine alan açmak için kullanmış ve kendisine rakip gördüğü insanları alaşağı etmişti. Şimdi de Feto´nun kriptoları ve kendisine alan açma uğraşında bazı işbirlikçiler, ömrü Fetö ile mücadele etmiş kişileri bile Fetöcülükle suçlayıp, kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Ergenekon ve Balyoz davalarını sulandıran ve nahak yere pek çok vatanseverin canını yakanlara bu kez fırsat verilmemelidir.
Bu kesin bir bilgidir ve ulusal basından saygın kalemler, herkesi teyakkuza çağırmak gerektiğini dile getirdiler. Benim ise, Fetö mücadele bu ülkenin akademisyeni, yazarı olarak birinci derecede görevimdir. Son günlerde İslamcılara yönelik tasfiye iddiası, tam anlamıyla bir FETÖ operasyonudur. Devletin hâlâ her etkin kurumunda tortu olarak varlığını sürdüren Fetöcülerin nasıl insanlar olduklarını ve neler yapabileceklerini 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü de anlatamamışsa hiçbir şey anlatamaz.
Bu ülkenin İslamcıları siyasi partilerle sınırlı değildir; aralarından ne sapık dinli çıkar, ne de hain. Bu yüzden FETO, ta doğduğu andan itibaren İslam´a, İslamcıya, dindara, muhafazakâra, yani bunların tamamına düşmandır. Bazıları yakın hedeftir, bazıları uzak ama kendi fedaileri dışında herkes Feto gözünde değersiz varlıklardır, örgütünü de öyle eğitmiştir. Bir Fetöcü kendisi için her türlü yalanı söyleme, her çeşit haram fiili işleme hakkına sahiptir. Bu örgütü böyle tanımazsak, kurtulamayız.
Feto kriptoları ve iş birlikçilerinin nahak yere suçladığı insanların bir kısmı aklandı ve aklanacaklar. Ancak referandum sonrasında Fetönün başlattığı İslamcı Avı, henüz dört kişiyi hedefe aldı. Kısa sürede eminim onlar da aklanacaklardır ve bir dönüşü mutlaka olacaktır. Fetöyle canla başla mücadele edenlerin 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi kimsesiz ve çaresiz olduğunu düşünmüyorum.
Sivas´ta bir darb-ı mesel olarak anlatılır. Köylünün biri gece çift sürerken uyuyakalmış ve öküzünün birini çalmışlar. Köylü şehre varmış ve hükümet konağının kapısına durmuş. Meşhur valilerimizden merhum Halil Rıfat Paşa, sonunda derdini sormuş. Köylü gece uyuduğunu ve öküzünün çalındığını anlatmış ve öküz istemiş.. Halil Rıfat Paşa, “Uyumasaydın, başına bu gelmezdi!” deyince, Köylü:
─ Paşam, herkes uykudayken, sizin uyanık olduğunuzu düşünerek emniyette olduğumu düşündüm!
Cevabını verir. Bu cevap üzerine köylüye bir öküz alındığı anlatılır. Bu mesel, merhum bir valimiz ile ilgilidir ama aslında içerdiği mesaj önemlidir. Kendim de dahil olmak üzere derece derece bu ülkede makamına, unvanına göre sorumluluk sahibi olan herkese hitap etmektedir. Biz şehir halkıyız, çalınacak öküzümüz de yok ama evlerimize kadar girip Kur´anı fişten çeken, dinimizi imanımızı yağma eden kanlı bir örgüt var. Kendimizi emniyette hissetmek istiyoruz.